25 Nisan 2014 Cuma

Lale Devri Islahatları ve Günümüze Etkileri


LALE DEVRİ NEDİR?
  • 1718 Pasarofça Ant. ile barış dönemine giren Osmanlı Devleti’nde Avrupa’nın etkisinde kalınarak ıslahatlar yapılmış, ayrıca zevk, eğlence ve dünya güzelliklerinden yararlanma düşüncesi ortaya çıkmıştır. 
  • Adını bu dönemde bolca yetiştirilen lalelerden almıştır.
  • 1730 Patrona Halil İsyanı ile sona ermiştir. 
  • Bu dönemin en önemli devlet adamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşadır. Padişah ise III. Ahmet’tir.
Kaynak:http://www.sevgiadasi.com/lale-devri-nedir-lale-devri-islahatlari-nelerdir/


LALE DEVRİNDE YAPILAN YENİLİKLER NELERDİR?


1. Lale Devri’nin en önemli yeniliklerinden biri 1727 yılında Osmanlı Devleti’ndeki ilk Türk Matbaası kurulmuş olmasıdır.

2 .Lale Devri’nde matbaanın kurulması yanında yaşanan bir diğer bilimsel gelişme de bir Tercüme Heyeti’nin kurulmuş olmasıdır.

3. Lale Devri’nde Osmanlı Devleti adına görülen en önemli gelişmelerden birisi de çeşitli Avrupa devletlerinde geçici olarak elçiliklerin açılması ve bu ülkelere ilk olarak eğitim için öğrencilerin gönderilmesi olmuştur.

4 . Bu dönemde Avrupa’da Türk tarzı moda olurken, Osmanlı süsleme sanatlarında ve diğer sanat alanlarında da Avrupalı motifler Osmanlı sanatının dağarcığına girmiştir.

5. Bu dönemde seramik ve çinicilikte de gelişme yaşanmıştır. İznik’te kalan birkaç ustanın İstanbul’a getirilmesi ve Tekfur Sarayı’nda yeni bir üretim merkezinin faaliyete geçmesiyle canlandırılmaya çalışılan bu sanat sarayda klasik tasarım ve teknikler uygulanarak yapılan çini üretimi sayesinde tekrar canlanmıştır.

6 .Lale Devri’nde sanat alanında görülen en önemli kişi Levni’dir. Asıl adı Abdülcelil Çelebi olan Levni bu devrin en büyük nakkaşıdır.

7. Lale Devri’nde edebiyatta göze çarpan isim ise devrin en büyük şairi olan Nedim’dir. Özellikle Lale Devri’nin Divan Edebiyatı’na getirdiği hava en olgun biçimiyle kendisini Nedim’in şiirlerinde göstermektedir.

8. Bir eğlence devri olarak da telaffuz edilen Lale Devri, buna bağlı olarak da müziğin de geliştiği bir devirdir. Nitekim bu devrin yaşama sevincini şiirde nasıl Nedim temsil ediyorsa musikide de Mustafa Çavuş temsil eder.

9. 1727’de Üsküdar’da açılan ve Avrupa usulü askeri eğitim vermeyi amaçlayan Hendesane bu alanda bir ilk teşkil etmektedir. Fakat bu Hendeshane, yeniçerilerin karşı çıkması ve yakaladıkları öğrencileri öldürmeleri sonucu kapanmıştır ve başarısız fakat ümitli bir deneme olarak kalmıştır.

10. Tekfur Sarayı’nda açılan çini imalathanesinin yanı sıra, hatayi denilen kumaşı dokumaya mahsus kumaş dokuma fabrikasının kurulması ve Yalova’da bir kağıt fabrikasının kurulması ile ilk itfaiye teşkilatı olan Tulumbacı Ocağı’nın kuruluşu da bu devirde meydana gelmiştir.


LALE DEVRİ ISLAHATLARININ GÜNÜMÜZE ETKİLERİ NELERDİR?


Bu dönemde askeri alandaki yenilikler önemli yer tutmamıştır. Padişahlar seferlerden uzak durmuşlar ve eğlence işleriyle uğraşmışlardır.Osmanlı İmparatorluğu’nun gücü ve 1683 yılına kadar korumayı başardığı sınırları, Viyana bozgunuyla gerilemeye başladıktan sonra 1688’de Belgrat’ın kaybedilmesi ve imzalanan ’ Karlofça Antlaşması Türklerin batıyla olan kültür ve sanat ilişkilerini de değiştirmiştir. Voltaire’in deyimiyle, XVIII yüzyıla kadar Batı Türklerin ayağına gitmiştir. Ayrıca, ondan önce Türklerin kendilerinden emin olduklarını , batıdan alacakları bir şey olmadığına inandıklarını kendilerini Müslüman olarak Hıristiyanlardan üstün tuttuklarını yazar. (Voltaire – Türkler Müslümanlar ve Ötekiler s.69)

1718-Lale Devri’ne kadar Batı ile siyasi ve ticari ilişkimiz olmasına rağmen kültürel ilişkimiz olmamıştır. Ancak, ardı ardına gelen başarısızlıklar Osmanlı devlet adamlarını rahatsız etmiş ve 1720’de 28 Mehmet Çelebi başkanlığında bir heyet Avrupa’daki değişiklikleri incelemek üzere Paris’e gönderilmiştir. Seyahatnamesinde birçok yenilik ve araştırmayı detaylarıyla anlatmıştır. Bu bilgiler özellikle III. Ahmet Dönemi’nde etkilerini göstererek Paris’in saray hayatını İstanbul’a yansıtmaya başlar. 1718’den itibaren ‘Lale Devri’ denilen dönemin eğlence ve sanat atmosferinin bütün İstanbul’u sardığını, köşklerin yapıldığını, Lale merakının uyandığını, büyük saz gösterileri ile şiir sohbetlerinin düzenlendiğini, Barok üsluplu kasır ve bahçe mimarisinin Fransa’dan aktarıldığını görüyoruz. Bu dönemde padişahların çoğu müzik ve şiirle uğraşmıştır. Şair Nedim’in ‘Gülelim oynayalım kam alalım dünyadan’ dizeleri o günün havasını dile getirmektedir. III. Ahmet’in pasif ve barışçı yaklaşımı ile Sadrazam İbrahim Paşa’nın aydın kişiliğiyle bağdaşmayan tutumunun, Avrupa’nın Osmanlı İmparatorluğu’nu en çok sıkıştırdığı döneme rastlaması ilginçtir.(Adnan Turani – Dünya Sanat Tarihi s.653)

Damat İbrahim Paşa, batılaşmayı gerekli gören ve Lale Devri’nin başlatan devlet adamlarından biridir. Onun döneminde ilk defa İbrahim Müteferrika ve Sait Çelebi’nin çabalarıyla Matbaada modern devlet yönetimleriyle ilgili bilgiler içeren ilk Türkçe kitaplar basılmıştı. Böylelikle, medreselerde uygulanan eğitim sistemi ve şeyhülislam fetvasıyla ertelenen birçok kültürel, sanatsal yenilik ve pozitif bilimin de kapısı aralanmış oluyordu. 1718 – 1839 yılları arasında Ortaçağ görüşü ile yönetilen kurumlar tasfiye edilmeye çalışılmıştır. Bu değişim ve yenileşme hareketleri sonucunda, doğu kökenli kültürümüz batı kültürü ile yer değiştirmeye başlamış, batı dilleri önem kazanmış, pozitif bilime bağlı eğitime dayalı Batı tarzı okullar açılmıştır. Birey hukuku ve halkın çıkarlarını gözeten bir devlet anlayışı geliştirilirken, batılı bir aydın kesim oluşmuştur.

Plastik Sanatlarımız da doğal olarak bu gelişmeler doğrultusunda batının sanat değerlerine bağımlı hale gelmiştir. XVIII. Yüzyıla ait ‘Surname’ adlı el yazmasının resimleri nakkaş Levni’ye aittir. Sanatçı lale Devri’nin eğlence hayatını anlatan minyatürler yapmıştır. 1700’lerden başlayarak Batılı sanatçılar saraya davet edilmiş hatta bazıları saray ressamlığı (baş nakkaşlık)’a kadar yükselmişlerdir. Dolayısıyla, Osmanlı’nın kendine özgü sanatı ölmeye başlamıştır.1793 de Osmanlı İmparatorluğu Mühendishanesi’nde gözleme dayalı resim dersi istihkam ve haritacılık için gerektiği kadar verilmekteydi. II. Mahmut -1835 döneminde yetenekli gençler eğitim için Avrupa’ya gönderilmeye başlandı. Harbiye Mektebi’ne resim derslerinin uygulamaya konulması ile batı resmi okullarımıza ilk adımı atmış oldu. 1875 sonrasında askeri liselere resim dersinin başlatılması resim tarihimizdeki değişimin ve batı resminin Türk sanatına girişinin başlangıcı olmuştur. Askeri Mühendishane’den yetişen en önemli ressamlarımız : Halil Paşa, Nuri Paşa, Ressam Hayri Binbaşı, Hasan Rıza, Süleyman Seyyit, Hüseyin Zekai Paşa, Şeker Ahmet Paşa, Hoca Ali Rıza,Kaymakam İsmail Hakkı ve Ressam İhsan gibi önemli isimlerdir.

1910’lu yıllarda Avrupa’ya giden ressamlarımızdan önce resim sanatımız yukarıda saydığımız asker ressamlarımızın çalışmalarını kapsıyordu. 1883’de Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kuruluşu ile batılı anlamda resim eğitimi verilmeye başlanmıştı. Adnan Turani şöyle açıklıyor: ‘‘Böylece Batı’ya karşı yenilgilerimizin çaresini, gene batı üstünlüğünü sağlayan kültürünü ve sanatını almakta bulmuştuk. Görülüyor ki, önceki askeri alanda edinilmek istenen Batı Kültürü zamanla bize tümüyle kendini kabul ettiriyordu’’.

Sanatsal değerler değişen yaşam koşulları ve bilişim çağının oluşturduğu açılımlar doğrultusunda yeni estetik kuramlar kazanmaya devam etmektedir. Türk toplumunun kültür ve sanatına yeni değerler katacak , kültürel ve sanatsal değerlerimizi koruyup, geliştirebilecek dinamik ve çağdaş sanatçılar yetiştirmesi en büyük umudumuzdur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder